ogün birkaç telefon görüşmesinden sonra biriyle tanışık diğerleriyle ilk defa tanışacak ve sabah saat sekizde buluşarak alacabelden bozkıra kadar toroslardan gitmeye karar verdik
benim arkadaş makinisst sinemacı yarım saat gecikince ilerdeki çaycıda cezalandırdık.
hatta biraz uzak oturunca masaya başka bir arkadaş onu çaycının garsonu sanmış çaylar nerde kaldı dedi,ben durumu izah edince oooo gel bakalım abi madem sinemacısın nasıl parça koyuyodunuz filmlerin arasına diyerek ,gecikme gerilimini kahkahalara çevirerek güne pozitif başlamamıza sebebp oldu
seydişehire girerken başı dumanlı toroslar olanca heybetiyle
makinist parçacı iş başında.alacabel zirve tesislerinde mola
1,5 km şaşırmadan sonra doğruyol toprak yolu bulduk.doğaya ilk adım
yeşil örtü harika
bana demişlerdiki ömür biter yol bitmez, ama doğru değilmiş okadar earthdende harita çıkarttığım halde yanlış yola ikinci kez sapıyoruz ve aman allahım yol bitti beyaw.zaten yol tam keçi yolu
orman ve yamaç geride kalıyor
bukezde ıslak çayırlar ve çamurla mücadele ediyorum rehber olunca önden gazladım ammaa arkadaşlar ofroad yaparken ben mealesef redbul yapıyorum uçuyorum
,çamurdan adam olarak ıslak ve soğuk geçecek güne bir sıfır mağlup başlıyorum
beşmunar dediğimiz konaklama seçtiğimiz yerde yağmura tutuluyoruz ve sadece beş dakika arkadaşlar su içerken ben pantolon ceket yıkıyorum zavallı ben
kendimiiz yaylada bizi bekleyen arkadaşın evine zor atıyoruz bize çay yapıyor zirveden alınan lavaşlarla tulum peyniri kebap gibi iniyor mideye biraz rahatlıyoruz.
bu arada vefakar arkadaşım motorumun oturağını şaşalla yıkamış .ıslak elbiseleri bir poşete koyup seleye bağladım
kuruması imkansız.yaylada biraz sarı çiçeklerden bal alıyoruz
daha sonra nereye nasıl gidip naapacağımızı kararlaştırıyoruz
ktm kullanan osman yılmaz kardeşime her yer asfalt sorun yok ama ikiyüz kiloluk diğer büyük motorlar zorlanacak gibi üstelik artçılı olan arkadaşlarda var.iki yol belirleyip tekrar aynı noktada buluşuyoruz
meşhur dipsiz gölde kalamıyoruz sadece birkaç foto çekiyoruz.oysa ben yüzeriz bile demiştim
ve sarıot yolunda sarı çiçeklerden bal alıyoruz kar suları çoşkuyla akıyor
motosıkletde buralara yakışıyor hani
hatıra fotoğrafı herkes çerçevede
ve sarıot gölüne veda ediyoruz
işte kırılma noktası ya beş km dağı dolanacaz yada buradan inecez
osman kardeşimiz için sıkıntı yok crosculara her yer yine asfalt.bizim motorlar küçük.ya artçılı ikiyüz kiloluk motorlu arkadaşlar napcak yol taşlı.epey bir fikir alış verişi.
ben dedimki yolun devamının en kötü tarafı buradan iyidir.bu tuttuki inmeye karar veriliyor.
bende öyle sanıyordum ama en iyi tarafı burasıymış meğer
bi inişin son virajında yaylada bana gülmedi ama nasıl oldu bilmem raamazan arkadaşımızın motorunun dabanı güneşi gördü önümde zıp yere
bu güzelliğide o yolda gördük ama .
aygır denen yere iniyoruz ama tekrar yağmura tutuluyyoruz planlar yine ötelendi mangal işi suya düştü.
birkaç foto çekip aşırı yağmurda kasabaya giriyoruz
gazi kerimin kahvede çay molası ben sırılsıklam kalamıyorum heybeden malzemeleri alıp eve gidiyorum
evde giyyecek bişey bulamıyorum babam rahmetli anam tek başına yaşıyor şalvar giyecek değilimya.yinede tarlaya dağa giyilen eski püskü bir ceket pantolon buluyorum.ayakkabı su dolu içinden balık çıkıyor.telik bulup mangal yapmaya başlıyorum.arkadaşlar geldi gelecek acele ediyorum üst baş perişan ve yine zavallı ben.
değirmene gidemedik ama o meşur çift kavrulmuş tahından alıyoruz köy bakkalından
köydeki arkadaşların elbise vermek benimde almak aklımıza gelmemiş.o halde konya yoluna düşünce tanerdi galiba ismi(bi oturup tanışamadıkki doğayla mücadeleden)abi böylemi gidecen…
dedimki evet bişeyolmaz giderim beya d…hem biz bozkırın suyu sert insanı mert yiğidin harman olduğu yerlerindeniz beya değilmi diyorum içimden ama üşüyorum bu arada heh he.
dediki dur bende bi yazlık ceket var onu bari giy dedi( ozaman aklıma barış mançonun ahmet beyin ceketi şarkısı geldi)
ahmet beyin ceketi bir ölüye örtülmüş işe yaramıştı ama taner beyin ceketi bir diriyi zatürreden kurtaraktı..sağolsun
hora geçti ceketi giyince artık zavallı ben değildim heh heh
sorkunun yolları çok vahim harabolmuş
ve derede önecekteyiz.burada hacının tahta sandalyeli kahvede çay içerken bir kamyonet köpeğin birinin ayağını ezdi ses kamerada bile çıkmış nekadar acıklı havladı hep beraber üzüldük ite bea
dalamazdan çıkıp akisse akören hatunsaray yolundan konya..
akisseden geçerken arkadaşlar gördümü bilmem ama bir sıpanın kuyruğuna beş kiloluk yağ tenekesi bağlamışlar çocuklar koşturuyordu
ne durabildik ne yardım edebildik ne fotoğrafını alabildik. hamlık başladı
may barajında son mola..
bir dahaya kavilleşiyoruz. inşallah diyorum çünkü...
bazen denirya hani yıllardir çok monoton yaşıyoruz üçbeş yıldır hayatımda bir hareket yok gibi.
oysa ben bir günde okadar çok harika şeyler yaşadımki unutmak mümkün değil, bir hafta geçse bile bazı anları aklıma gelip tebessüm ediyorum ne güzel bir anıydı.
aynı yerden bir daha gidelim deyin hiç düşünmem gelirim..
gezimize katılan arkadaşlara çok teşekkür ederim beni kırmadılar sağolsunlar.saygı ve muhabbetle