Tarihe Işık Tutacak Belgeler
Bozkır İlçesi’nin tarihi, coğrafyası ve kültürü ile ilgili Devletimizin arşivlerinde ve müzelerimizde çok sayıda belge olacağı muhakkaktır. Bu belgelerle ilçenin geçmişi ile bugünü arasında bir köprü kurularak geleceğimize bir yön vermek gibi bir kararlılığa sahip olunabilir.
Bozkır İlçesi’nin Karacaardıç Köyü, ilçenin genel tarihi ve kültürüne ışık tutabilecek onlarca köyümüzden belki de en önemlisidir. Karacaardıç Köyü’nde bulunan “Horasan Evi” bu kanaatimizi kuvvetlendirmektedir.
Köy halkı tarafından Karacaardıç Köyü’nü kurduğu kabul edilen Şeyh Seyyid Bedrettin Velî’nin; Hz. Ali’nin soyundan geldiği, Halife Hz. Ali’nin yedinci veya on ikinci kuşaktan torunu olduğu söylenmektedir. Şeyh Bedrettin Velî’ye Selçuklu Sultanları’ndan I. Alaaddin Keykubat tarafından bu köy adına vergiden muafiyet fermanı verilmiştir. Bu fermanla birlikte Karacaardıç Köyü’nün vergilerden muafiyeti bir gelenek gibi telakki edilerek, bu adet bütün Selçuklu Sultanları ile Osmanlı Padişahları tarafından yıllarca sürdürülmüştür.
Bu köyümüz ve Bozkır için, önemli belgelerden birisi olan, Karacaardıç Köyü ile ilgili Kanunname aşağıda sunulmuştur:
“Konya Müzesi’ndeki 963-1088 senelerinde yürürlükte bulunan, el ile yazılan arazi işini ve verasetini teşkil eden, Kanunname-i Kebir’in bazı metinleri aşağıdaki şekildedir:
KANUNNAME-İ KEBİR
(963-1088 Hicri)
(1545-1677- Miladi)
Sipahi hâs fidye-i ol toprağında ziraat olunur yerlere arzı miri denilir. Bir kimse ziraat olunur yerde mutasarrıf iken ölse yerleri kanun üzere oğluna emlâk makulesi gibi intikal eder. Amma kızı kalırsa, kızına oğlu gibi intikal eylemez. Kanun üzere tapuya müstahak olur. Sahibi arz ol yerleri tapu resm alıp kızının adına tezkeresi verilir. Ve mutasarrıfesi olur. Amma babası yerlerin sahip arzına müracaat etmeyip oğlan gibi bana intikal eder, tapu ile almam meccanen zabt ederim diye nizah ederse mucibi arz yerleri yıldaki kimselere verip tasarruf ettirir. Müteveffanın oğlu kızı yoksa hakkı tapu, müteveffanın baba bir karındaşındır. Eğer varsa, resmi tapu ile baba bir karındaşına teklif olunur. Baba bir karındaşı yoksa yurt üzerinde sakin olmak şartıyla müteveffanın kız kardeşine teklif olunur. Yani kız kardeşi kendi yurdunu terk edip karındaşı yurt üzerinde sakin olarak ihtiyar ederse tapu ile ol yerleri alur. Eğer karındaşı yoksa növbet babasına gelür, hakkı tapu anındır, resmî tapu anındır. Babasıdahi yoksa nöbet validesinindir. Validesi dahi yoksa müştereken teklif olunup zaruret olana teklif olunur. Asıl karyeden dahi talip olmazsa sahibi arzındır. Müteveffanın bu yolda dilediği gibi kimselere yerüp tasarruf ettirir.
Bir adam fevt olsa tasarrufunda olan yerler oğluna intikal eder. Lâkin oğlu sagîr bulunsa vasisi tarafından ziraat olunup öşrü sahibi arza vermek lazımdır.Eğer ol yerleri sagîr vasisi ziraat etmeyüp muaddal korsa sahibi arz ol yerlerin öşrünü almak için bir kimseye verirler.
Amma asıl karyeye bir sene geçtikten sonra davaya kadir olmaz ve sahibi arz ol yerlerin bunlara teklif etmekte riayet vardır. Baba on seneye değil validesi on seneye dava eder, amma asıl karye bir sene geçtikten sonra davaya kadir olmaz. Sahibi arz kendi toprağında bir tasarruf etmek hilafı kanundur. Resm yapılan defterde sipahiye hâs yazılmak lâzımdır. Amma resm yaylakı amellerine göre alırlar. Koyun ve sair davarların varıp yaylayıp otundan suyundan intifa edenlerden ve kışlak zamanında varıp davarların kışlayıp otundan ve sütünden intifa edenlerden resm tahavvüllerine göre alınır. Ve asıl karyenin olmasına sahibi arz alaka edemez. Merayı mahsus asıl karyenindir. Mer-î alınmak ve satılmak ve tapu ile verilmek hilafı kanundur. Cebren ziraat olursa dahi meri mutasarrıftır. Reayanın yaylak ve kışlak otlak resimlerine alakaları yoktur. Cümlesi sahibi arzındır. Hariçten gelen reaya öşür ve resim gibi sipahiye vermezler otlak hakkı alınır. Karye topraklarında resim ve öşür verilirse otlak hakkı alınmaz. Otlak hakkı kırk gündür. Ve marta mahsus dedikleri resm hınta ve resm petek martın ihtidasında hüküm olunur. Nohut, bakla, mercimek, bostan, soğan, keten ve sair el ile yolunan hububattan öşür alınır, bağlardan resm alınır. Çayırın dahi üç sene gaip öşür verilmezse mucibi arz tapu ile verir. Meyve bağlarından sipahi öşür alır. Meyve bahçeleri hudayı nabit ise ve yerler sahibi raz marifetiyle kimesne tasarrufunda ise nısıfı meyve sipahinindir. Ormanları sipahi tapu ile verüp ziraat ettirir.
Bir karyeden diğer bir karyeye giden kimse on sene mukaddem kalsa oradan kimse kaldıramaz. Oturduğu yerde resm verir. Amma zeamet olmıyan Timarlar ve müstahfaz timarlarının cürm ve cinayet ve badihavaları deftere havale olunmuştur. Defterde yazılmış ise anlarındır. Resm talep olunmaz ve bir hususda tapu üzerine tapu olmaz. Sahibi arz kendi zamanında tapuya müstahak olana yerleri vermeğe mezundur. Timar ve zeamet hasat vaktı kimin tahviline düşerse cümlesinden alınır. Hasat eki kabil olan zamandır. Tımar toprağında hâssa çayırlar ve hâssa yerler, çiftlikler ve kışlak, yaylak defterden de mukayyit olduğu mahalde tahtı idaresinde öşür ve resm gibi nesne yazılmaz ise hasse olur.
Kanunnâmenin Günümüz Türkçesine Çevrilmiş Şekli
“Tımar sahibi süvari askerlerinin sahip oldukları ekilebilir topraklara arz miri denir. Bir kimse ekilebilir bir alanda yaşıyor iken, o yerlerde ölmüşse o yerler kanun üzerine oğluna miras kalır. Eğer kızı kalırsa bu durum değişir. Kanun üzerine tapuya sahip olur. O yerlere sahip olanlardan toprakları alınıp kızının adına geçirilir. O yerlerin sahibi olur. Ölen kimsenin kızı veya oğlu yoksa tapu hakkı ölen kimsenin kardeşine verilir. Babanın bir erkek kardeşi yoksa, o yurt toprakları üzerinde yaşamaları şartı ile ölen kişinin kız kardeşine teklif edilir. Yani, kız kardeşi kendi yurdunu terk edip kardeşinin yaşadığı yerlerde yaşarsa o yerlerin tapusunu alır. Eğer, kardeşi yoksa sıra babasına gelir. Tapu hakkı onundur, resmen tapu onundur. Babası da yoksa sıra annesindedir. Validesi de yoksa, ortak bir karar alınır ve ihtiyacı olana teklif edilir. Köyde talip çıkmazsa toprak asıl sahibinindir. Ölen kimsenin isteği doğrultusunda ihtiyacı olan kimselere verilir.
Bir adam ölürse, kendi kendinde olan topraklar oğluna verilir. Eğer oğlu küçük bulunursa, vasisi tarafından ekilip biçilir ve öşrü o yerin sahibine verilir. Eğer, küçük vasi o yerleri ekip biçmeyip eski hali gibi koyarsa, o yerlerin öşrünü almak için başka bir kimseye verirler.
Asıl köye bir sene sonra davayı sonuçlandıramazsa, o yerin sahibinin bunlara teklifte bulunması gerekir. Baba on seneye değil, validesi on sene içinde dava eder, ama asıl köy bir sene sonra davayı kazanamazsa toprak sahibi kendi toprağında tasarruf etme hakkına sahip olur. Resm yapılan defterde sipahiye has yazılması gerekir. Ama resm, yaylak işlerine göre alırlar. Koyun gibi çeşitli davarların gidip yaylayıp, otundan suyundan yararlananlar ve kışlak zamanında varıp davarların kışlayıp, otundan, sütünden yararlananlardan resm, değişmeye göre alınır. Köyün asıl sahibinin olmasına dikkat etmezler. Mera asıl köyündür. Alımı satımı hususlarının tapu ile verilmesi gerekir. Zorla ekilir biçilirse bile mera sahibinindir. Dışarıdan gelen reaya (Müslüman olmayan kesim) öşür ve resim gibi verilmez, otlak hakkı alınır. Köyün topraklarında resm ve öşür verilirse; otlak hakkı alınmaz. Otlak hakkı kırk gündür ve mart’a mahsus dedikleri resm, buğday, petek, martın gibi hüküm görür. Nohut, bakla, mercimek, bostan, soğan, keten gibi el yordamıyla toplanan hububattan öşür alınır; bağlardan resm alınır. Çayırın bile üç sene öşür verilmezse sahibine tapuyla verilir. Sipahi, meyve bağlarından öşür alır, ormanları tapu ile verip ekip biçtirir.”
Osmanlı Padişahlarından I. Mahmud.
Mahmut Bin Mustafa
Osmanlı Padişahları’ndan I. Mahmut tarafından Bozkır İlçesi’ne bağlı Karacaardıç Köyü’nde oturan Şeyh Bedrettin evlatlarına verilen mülk edinme belgesinin üzerindeki tuğrada Mahmut bin Mustafa yazılıdır. Bu belgenin okunuşunun aynısı aşağıda yazılmıştır.
Mahmut Bin Mustafa Kanunname-i Kebir’ i
1- Badr-ı mükerrem müsşir-i müfahham nizam-ü-l âlem (bir kelime silinmiştir, aslında yoktur) Elcumhur bil fikr-issakip mütemmimi mebham-ül-enam bil rey s-saip mümehhidi bünyan-üd-devle velikbal mesnedüerkân-üs-saade veliclâl el mahfufu bi-sunufu avatıf ülmelik elâla Karaman valisi vezirim (......) (Belgenin aslında vezirin adı yazılmamıştır) Paşa edam-allahü teâlaiclâlüh-u ve kıdvet-ün nuvvap-elmüteşerriin Bozkır kazasında nâib-üşşer olan mevlâna ..... zide ilmehu tevkii refii humayun vasıl olıcak malûm ola ki sen ki mevlânayı mumaileyh İbrahim zide ilmehusin süddei saadetime mektup gönderüp Beyşehri Sancağında Bozkır Nahiyesinde Karyei Karacaardıç Cemaatından şurefai meşayıha yirmi bir nefer meskurdan merhum Seyyid Bedrettin evlâdından olan merhum Şeyh Ali Semerkandi kuddese celâlehu seyyidi ve sadattan olduklarına binaen selâtını maziyeden ve Hüdavendigârdan ellerinde cemi rüsumattan ve tekâlif-i urfiyeden emin olmalarına ahkâm-ı şerifeleri olmağın ellerinde olan kadimi beratta, bağlarından ve kovanlarından öşür ve asiyablarından resim alınmamak üzere defteri cedide muaf kayıt olundu. Reayay-ı karye-i mezbure kırk nefer ve adet zemin ve hasılât-ı öşr-ü gallat kendüm ve şair ve resi çift ve bennâk ve cebe yekün maağayrü-ha 2 bin 400 akça yazu ile defteri mufassalda muharir kalemi ile tahrir olunduğu defteri Hakanide mukayyet ve hın-i tahrirde Seyyid Bedrettin evlâdından olanlar yedinde bulunan beradda bağlardan öşürü ve asiyablardan resim mutalebe olunmayup müdahale olunmak icab etmez iken ahardan Seyyid Halil nam kimesne zuhur ve şırrete sülûk ve ben mütevelli oldum yedimde ilâm vardır ol yerlerden öşür ve asiyablarından resim alırım deyü hılâf-ı defter-i hakan-ı ve muğayır-ı kanun füzul-i müdahale ve teaddiden hali olmağla müteveffa-i evlâdından olanlara mezburun zahir olan müdahalesi men ve def olunmak babında vakı hali emri şerifim verilmek ricasına inayet ve defter hane-i aliyemde mahfuz defter’i mufassa muracıat olundukta vech-i meşruh ve mukayyed ve kanunu sual olundukta Bozkır nahiyesine tabi Karacaardıç Karyesinin tahtında cemaat-ı şurefa-i meşayıha yirmi yer merhum Seyyid Bedrettin evladından olup kadimi beratta bağlarından ve kovanlarından öşür ve asiyablarından resim alınmaya deyu muharrir kalemiyle tahrir olunmağla bu suretle evlâttan olanların kadimi beratta bağlarından ve kovanlarından ve asiyablarından resim mutalebesi hılâf-ı defter-i hakan-ı ve mugayır-ı kanun olduğu divan-ı humayunum kaleminden derkâr olunmağla defter-i hakan-ı mucibince Kanun üzere amel olunmak emrim olmuştur. Buyurdu ki hükmü şerifim vusul buldukta bu babta sadır olan emrim üzere amel dahi hususu mezbure tamam mukayyid olup göresiz Bunlar Seyyid Bedrettin evlâdından ve tasarruflarından olan yerlerinde bağlar ve asiyablar hın-ı tahrirde Seyyid Bedrettin evlâdından olanlar yedinde bulunan yerlerinde bağlardan ve asiyablardan ise ol yerlerinde bağlardan öşür ve asiyablardan resim mutalebesi ile teadni ve rencide ve remide ettirmeyüp men ve def eyleyesiz Minbad defter-i Hakaniy-e ve emr-i humayunuma muğayir kimesneye işittirmeyüp hususi mezbur için bir dahi emrim varmalu eylemeyesiz şöyle bilesiz ve âlamet-i şerife itimad kılasız tahriren fi evahir-i
Cemaziyelevvel Sene Seba ve Settin ve mie ve elf 1167 (1753)
Bimahrusai
Kostantiniyye”
Mülk Edinme Belgesinin Günümüz Türkçesine Çevrilmiş Şekli
Mahmut Oğlu Mustafa
“Dünyanın düzenini anlatan muhterem insan; halkın fikirleri ile tamamlayan; devletin yapısını ve geleceğini, mevki ve esaslarını düzenlemek, huzur ortamını sağlamak için etrafı sevgiler, iyilikler sınıflandırmış, kuşatmıştır. Karaman Valisi Vezirim (Allah huzurunda (katında) iyi olsun, yüksek makamda olsun.) O, naib yetiştiren bir okulun şeriat işleriyle ilgilenirdi. Bozkır’da vekil olan Mevlâna, Padişah’ın nişanlı buyruğuna, nişan memurluğu yapan ve Padişahı hükümsüz bırakmaya vasıl olacak, malumdur ki, yukarıda adı geçen İbrahim saadet kapısına mektup gönderip Beyşehir’de Bozkır Kasabası’nda Karacaardıç halkından Peygamber soyundan olan Şeyhlere yirmi bir askerin adı geçmiş, rahmetli Seyit Bedrettin’in oğlu rahmetli Şeyh Ali Semerkandi mukaddes efendilerden olduklarından dolayı, geçmiş Sultanlardan ve Hüdavendigar’dan ellerinde gümrük iadesi ve eskiden alınan geleneksel vergiden emin olmalarına kutsal emirleri ellerinde olan eski fermanda bağlardan ve kovanlardan öşür ve su değirmenlerinden resim alınmamak üzere yeni deftere kaydedilirken; bağışlanmış olarak kaydedilmiştir. Adı geçen bütün köy halkı 40 kişinin yerleri ve mahsullerinin hasılatını kendim, sair ve resim, kazanç vergisi ve toplam zırh ve diğerleri ile beraber iki bin dört yüz akçe yazıya geçirildiği zaman hakanın defterine kaydeden kayıt memuru, kaydettiği zaman Seyit Bedrettin’in evlatlarından olanlar, bulunan beratta; bağlardan öşür ve su değirmenlerinden resim talep edilmemiş ve müdahale gerekmezken önceden Seyit Halil isminden bir kimsenin ortaya çıkması ve kötü yola girmesi ile ben onun yerine geçtim. Oralarda öşür ve su değirmenlerinden resim alırım, diyerek tapu ve kadastronun zıddı ve kanun dışıdır. Boş bir uğraş ve düşmanlıktan başka bir şey değildir. Vefasız evlatlarından olanlara yukarıda adı geçen ve yardımcı olmak için müdahale etmek isteyen zatın bu isteği reddedilmiştir. Bu durumun reddedilmesi durumun emrine verilmek istenmesine dikkat edildi ve kutsal evde saklanmış ve bu deftere uzunu uzun yazılmış, uzun bir şekilde açıklanmıştır. Kaydeden Kanuni durumu öğrendikten sonra Bozkır’a bağlı Karacaardıç Köyü’nün Şeyhleri’ne yirmi yer, merhum Seyit Bedrettin’in evlatlarındandır. Eski fermanda, bağlarından ve kovanlarından öşür ve su değirmenlerinden resim almasın diye bildirilmişti. Bundan dolayı evlattan olanların eski fermanda bağlarından ve kovanlarından ve su değirmenlerinden resim talep edilmesi tapu ve kadastroda yer almadığı ve kanunlara uymadığı, Padişahın huzurunda bilinen ve tapu ve kadastroda gerekli olan kanunlar çerçevesinde uygulanması emredilmiştir.
Emredildi ki, verilen hüküm ulaştığı zaman, bu hususta çıkan emrim üzerine işlerde de adı geçen kişi kaydedilmiştir. Bunlar Seyyid Bedrettin’in çocuklarından ve kendilerinden olan yerlerde bağlar ve su değirmenleri, yazıda geçtiği gibi Seyit Bedrettin’in evlatlarından elinde bulunan yerlerden, bağlardan ve su değirmenlerinden ise, o yerlerde bağlardan öşür ve su değirmenlerinden resim talep edilmesi, onları üzmüş fakat korkutmamış, bundan böyle tapu ve kadastroda ve Padişah’ın emrine uymayan kimselere görev verilmeyecek, bu hususlar adı geçen kişi için bir daha bir emir ile iletilsin ve bundan böyle bilesiniz ki, kutsal işaretlere itimat edip uyasınız. Sonları yazı ile yazılmak suretiyle.”
Güncellenme Tarihi: 18 Ocak 2011