Bozkır ve Sinema
Güzel sanatların bir kolu olarak, bir filmi yapma ve meydana getirme sanatı olan sinema; bu sanatın belli bir ülkenin kendine has niteliklerini taşıyan çalışmaların tamamı olması, sinema filmlerinin yapılması, pazarlanması ve işletilmesi ile ilgili bir ekonomi dalı olması sebebi ile epeyce önem taşıyan bir olay olmuştur.
Sinema; herhangi bir hareketin resimlerini tespit edip, sonradan bir gösterici yardımıyla, karanlık bir ortamda ekran üzerine aksettirerek, bu resimleri yeniden hareketli hale getirme işidir.
Bozkır’da sinemacılığın tarihî seyri şu şekilde olmuştur:
Bozkır Belediyesi’nce yıllar önce halkın kullanması için yapılan ve eski Bozkır Belediye Başkanlarından merhum Sabri SAYGI’nın evinin karşısında olan “Halk Çamaşırhanesi” kapalı olması ile dikkat çekmekte idi. Atıl durumda bulunan bu çamaşırhanenin, sinema unsuru ile yeni yeni tanışmaya hazırlanan Bozkır için birtakım tâdilatlarla sinema tesisi haline dönüşmesi mümkündü. Zaten Bozkır halkı da, 1954–1955 yıllarında eskisi gibi çamaşırlarını getirip, bu çamaşırhanede yıkamıyorlardı. İşte bu düşünce ile 1955 yılında ilk defa Akçapınar Köyümüzden öğretmen Hüseyin GÜNER ve kardeşi 16 mm.’lik bir sinema makinesi ve kendi jeneratörleri vasıtasıyla ürettikleri elektrikle, sinema haline getirilen eski çamaşırhanede filmlerini oynatmaya başladılar. Bir anda eski adıyla “Honi Mahallesi”nde bulunan eski çamaşırhanede açılan sinema, Bozkır ve çevresinde çok meşhur oldu. Tesis; salonun kapalı olması, yetmiş kişilik tahta sandalyeden oluşan konforu ve “iki localı, on iki bacalı” reklamı ile epeyce ilgi çekti. On iki bacası olan eski çamaşırhane böylece reklama bile ilham kaynağı olmuştu. Böylelikle Bozkır, tarihinde ilk defa sinemaya kavuşmuş bulunuyordu. Hüseyin GÜNER ve kardeşinin, 16 mm’lik sinema makinesiyle oynattıkları filmleri bütün Bozkırlılar zevkle izliyorlardı. Zamanın meşhur filmleri oynatılıyor; ünlü aktörlerden İsmail DÜMBÜLLÜ, Ahmet Tarık TEKÇE, Ayhan IŞIK, Vahi ÖZ, Sadri ALIŞIK, John WAYNE, Clark GABLE... vb. ile ünlü aktrislerden Belgin DORUK, Türkan ŞORAY, Hülya KOÇYİĞİT, Wivien LEIGHT... vb. gibi oyuncular hayranlıkla seyrediliyordu. Aynı kişiler daha sonraları sinemacılık işini seyyar hale getirip, köylere de hizmet götürdüler. Köylülerimizce de büyük ilgi ile karşılaşan sinema sanatı artık aranan, sorulan ve beklenen bir unsur olmuştu. Bir müddet sonra mekan değiştiren sinema, eski Belediye binasının altına (eski Sağlık Ocağı) yerleşip faaliyetine devam etti. Daha sonra şimdiki PTT binasının olduğu yerde eskiden kilise olarak kullanılan bina, sinema haline dönüştürüldü. Burayı Seydişehirli Pertev isimli şahsın ağabeyi Ahmet işletmeye başladı. Bu şahıs, 35 mm.’lik makinesi ile bir müddet sinemacılık yaptı. Halkımızın yoğun ilgisinin devam ettiği sinemanın işletmeciliğini Seydişehirliler’den önce Bülüç İbrahim (İbrahim KURNAZ), daha sonra da Saflar (Burhan ve Hüseyin BİLGİLİ kardeşler) devralarak işletmeye başladılar. 1962 yılında sinemacılıkta ortakçılık devri başladı. Şimdiki Beydayı Kavaklığı denilen yerde; Şakir GÖLGELİ, İbrahim KURNAZ, Şevket KARABAŞ, Ayhan YALÇINKAYA ve Doğan YALÇINKAYA ortaklığı ile ilk defa yazlık sinema açılmış ve bu sinema Bozkırlıların akşamları eğlenebildikleri tek yer olmuştur. Fakat bu ortaklık fazla uzun sürmemiş, anlaşmazlık neticesinde sinema kapatılmıştı. Ellerinde bulunan Polonya malı 35 mm.’lik sinema makinesi anlaşma neticesinde Saflar (Burhan ve Hüseyin BİLGİLİ kardeşler) ile Bülüç İbrahim’e satılmıştı. Yeni yazlık sinemanın mekânı ise Kadir AKINCI’ya ait binanın bitişiğindeki yer idi. 1963 yılında yeni ortaklığın sinemasında, siyah-beyaz filmlerin yanı sıra ilk renkli filmlerde getirilip oynatılmaya başlandı. Bunlar arasında cinemascope olan renkli filmler ilgi gördü. Makinist Doğan YALÇINKAYA işini gerçekten çok iyi yapıyordu. Film seyrederken kuruyemişlerin çıt çıt sesleri, Bozkır’da imâl edilen yerli gazoz ve diğer meşrubat şişelerinin şıkırtısı arasında filmler çok zevkli bir şekilde izlenmekte idi. Kadınlara cumartesi günleri özel matineler düzenlenir, filmlerde izlenen karakterlerin tenkitleri, sinema eleştirmenleri olan Bozkırlı seyirciler tarafından iyilerin iyilikleri, kötülerin kötülükleri hakkında yorumlar ve değerlendirmeler yapılarak gidilirdi. Filmlerin afişleri ilçenin iki üç yerine konulup, saatleri güzel bir yazı ile belirtilir ve halk sinemaya davet edilirdi. En çok tarihi filmlerle, romantik filmler beğenilirdi. Elektriğin gitmesi, filmin kopması neticesinde seyircilerden büyük protesto alınırdı. Mehmet KOÇAK ve BİLGİLİ kardeşler en tanınmış film makinistleri idi. Eski Kız Meslek Lisesi’nin olduğu binanın altındaki büyük salona yine İbrahim KURNAZ tarafından bir sinema daha açıldı. En son şimdiki Belediye Düğün Salonu’nda açılan sinema, 1983 yılına kadar çeşitli kişilerce yeniden faaliyete geçirilip, kapandı. Bu sinema salonunun büfeciliğini ise Ciciler, Doğanlar ( Seliman Dayıgil ) ve Murat Bakkal (Murat ÇELİK) zaman zaman yaptılar. Televizyonun icadı, renkli televizyona geçiş, videonun yaygınlaşması ve televizyon kanallarının sayısının giderek artması neticesinde ülkemizde olduğu gibi Bozkırımızda da sinemacılık olayı, Bozkır Kültür Tarihi’ndeki hafıza sayfalarına geçmiştir.
Sinema işletmeciliğinin bitmesi ile film yapımcılığı gündeme gelmiş, müteşebbis ruhlu Bozkır insanlarından olan Mehmet TANRISEVER de Bozkır’daki sinemacılık havasını teneffüs ettiğinden sinema yapımcılığı işi ile uğraşmaya başlamıştı.
1953 yılında ilçemizin Bağyurdu (Sopran) Köyü’nde doğan Mehmet TANRISEVER, genç yaşta İstanbul’a giderek çeşitli işlerle uğraştıktan sonra “Feza Film” adlı bir film şirketi kurmuştur. O’na göre; kültürümüzün ve sanatımızın çöküşü kendi benliğimizden uzaklaşma, insanımızı sanattan yoksun bırakmış, ten pazarlaması yapan filmler çoğalmıştır. Bunların önüne geçmek için kendi kültürümüzü, kendi ideolojimizi, kendi yaşantımızı filmleştirmek, insanımıza sunmak gerekliydi. Bu gerekçe ile “Feza Film Şirketi” kurulmuştu. Film çalışmaları ile bu vatanın evladı kendi kültürüne, insanına, ideolojisine, hizmet edebilirdi. Mehmet TANRISEVER, Bozkırlı olmaktan iftihar ettiğini her sohbette söylerken, bu iftiharını şöyle gerekçelendirmektedir : “Bozkırlılar mert ve dürüsttür.” şirketinin adı da “MERT ÇELİK” olan Mehmet TANRISEVER, her Bozkırlı gibi kendisine mertlik ve dürüstlük ilkelerini seçmiştir. Bozkır Dergisi”nin Haziran 1991’de İstanbul’da yayınlanan 1ç sayısının 23. 24. 25. ve 26. sayfalarında;
“1989 yılında Feza Film Şirketi’ni kurarak yapımcılığa başladım. Sinemaya meslek olarak bakıyordum. Filmlerim ve ödüllerim var. Feza Sinema Salonu halen faaliyetini sürdürmektedir. Bu arada sinema okulu açtık. Buradaki öğrencilerin oynadığı bir film çektik. Biz inançlarımız doğrultusunda elbette sinema yapacağız, ama bu işler imkân meselesi. Şu anda sahibi bulunduğum dünyanın sayılı fabrikalarından olan Mert-Çelik, sinemanın ekonomik musluğu olacak, seksen yaşıma da gelsem yine film çekeceğim. Benim hangi şartlarda nereye geldiğimi gerçek kesitlerle anlatan hayatımı anlatan bir belgesel film hazırlığındayım. Zaten sahnelerin bir çoğu yıllar önce benim çektiklerimdir. Yani hepsi gerçek ve benim hayatım. Bu belgeseli gençliğe ithaf ettik. Sanatı seven duygusal bir insanım. Bu tür çalışmalarım Allah izin verdikçe devam edecektir. İnançlarım doğrultusunda doğru bildiğimi yapacağım.” Demektedir.
Milli Kültürümüze sinema okulu ile hizmet veren Mehmet TANRISEVER’in; ilk yönetmenliği olan “Sürgün” filminin Amerika ve İtalya’da aldığı ödüllerin yanı sıra, Taşkent Film Festivali’nde; “en iyi film ve en iyi yönetmen ödülü” nü kazanması Ülkemiz ile Bozkır için bir gurur ve iftihar vesilesi olmuştur.
Dünyanın sayılı fabrikalarından olan MERT ÇELİK’in sahibi hemşehrimiz Mehmet TANRISEVER; “çalışanları tarafından sevilen bir işveren, iş dünyanın önemli bir işadamı, elinde “gül” ile gezen bir tabiat tutkunu, yoğun işleri arasında Bozkırlılara ve misafirlerine zaman ayırabilen bir insan, fabrikasında çalışanları için her türlü sosyal tesisi yaparak huzurlu, başarılı bir çalışma ortamı hazırlamış ve toplam kalite yönetimini uygulayan bir patron, ülkesi ve milleti için fabrika ürünlerini doğrudan yurt dışına pazarlayıp ülke ekonomisine can katan önemli bir kaynak, samimi ve içten kişiliği ile bütün çevresine ve insanlara yardım eden ve yüreğinde Allah korkusunu devamlı taşıyan bir büyük Bozkırlı”dır.
Hemşehrimiz Mehmet TANRISEVER’in sahibi olduğu “Feza Film” şirketi, şimdiye kadar birçok eserin film olarak çekimini yapmış ve Türk Sinema Tarihi’ndeki yerini almış durumdadır. Kendisinin yapımcılığını yaptığı filmlerin isimleri ise şöyledir:
1-Minyeli Abdullah 1 ve 2
2-Sahibini Arayan Madalya
3-Sürgün Öğretmen
4-Cemal Kamacı
5-Ezan Günü (Çizme)
6-Bir Garip Koleksiyoncu
Unutulmaz İşlere İmzasını Atmış Bir Bozkırlı:
Mehmet TANRISEVER
Film Yapımcısı Mehmet TANRISEVER’in
“Minyeli Abdullah – 1” Filminin Afişi
Film Yapımcısı Mehmet TANRISEVER’in
“Minyeli Abdullah – 2” Filminin Afişi
“Sahibini Arayan Madalya” Filminin Afişi
Bir Filmde Mehmet TANRISEVER Yönetmenlik Yaparken
Yukarıda anlatılanlardan anlaşılacağı üzere; Sinema işletmeciliği ve film yapımcılığında ülkemizdeki birçok yerleşim yerinden önde olması bilen Bozkır İlçesi’ni, bütün ülkemize ve dünyaya tanıtıcı özellikte sinema eseri veya eserlerinin yapılması, özellikle bunun kültürel bir belgesel nitelikte olması geçmişimiz ile geleceğimiz arasında bir köprü oluşturması bakımından bir hayli önem kazanmaktadır. Bir yurt olarak bize verilen tarihi hüviyeti, tabii güzellikleri, kültürü ve sıcak kanlı insanları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni meydana getiren incilerden bir tanesi olan Bozkırımıza, Bozkırlı olarak borcumuzdur, görevimizdir. Mehmet TANRISEVER örneğinde olduğu gibi; Bozkırlılar bunu yapabilecek güçte ve kapasitede insanlardır.
Güncellenme Tarihi: 17 Ocak 2011