Yine Bir 10 Kasım

Misafir Kalem

Misafir Kalem
09 Kasım 2008
4358 kez okundu.


Sevgili dostlar,  

Her yeni 10 Kasım, Atam?zla aramızdaki mesafeyi zaman dilimi olarak açsa da manen bizi O’na daha çok yaklaştırıyor. Çünkü 10 Kasım’larda Atatürk’ü anmanın, O’nu anlamak olduğunu artık çok iyi biliyoruz.

O nedenle 10 Kasım’lar, düşünce ufkumuzda Atatürk’ün ideal,inanç , kararlılık   ve mücadele azmi ile bizlere yüklediği sorumlulukları ve gösterdiği hedefleri hatırlatıyor. İşte o zaman  Mustafa Kemal adı, gönüllerimizde dalgalanan bir bayrak, damarlarımızda vuran bir nabız ve içimizde her gün yeniden açan taze bir tomurcuk olduğu gibi , milletimizin üzerinde bir doğup bir daha batmayan güneş oluyor.

Bu noktada Mustafa Kemal’i, Türk milletinin aydınlık yüzünün öncüsü ve örnek lideri olarak görenler,hem O’na düşman olanlardan, hem de O’nu, ulaşılıp-eri?ilmez, dokunulup-hissedilmez; böylece de anlaşılmaz ve örnek alınmaz bir tabu gibi görenlerden ayrılmış olurlar.

Atatürk her şeyden önce Türk milletini ayakta tutan milli ve manevi dinamikleri çok iyi biliyor,onlara inanıyor ve onlardan güç alıyordu. Eğer öyle olmasaydı,Çanakkale’de askerine “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyebilir miydi?...  Milletimizin ufkunu kara bulutların kapladığı bir anda, Mustafa Kemal bir güneş gibi doğdu. Ama O,yine de güneşten farklıydı. Çünkü O,bütün sıkıntı ve yokluğa rağmen, uzun ve zorlu mücadeleye hür iradesiyle bilerek ve isteyerek çıkıyordu.

 Bir insan olarak elbette O’nun da sevinçleri ve kederleri , hayalleri ve ümitleri vardı. Ama hayatından karamsarlık ve ümitsizliği söküp atmıştı. Öyle olmasaydı ,o kara günlerde para yok diyenlere “bulunur”, ordu yok diyenlere “kurulur” derken, Nam?k Kemal’in

  Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini” diyerek tercüman olabilir miydi?...

 Hayatın karış durulmaz gerçekleri olan varlık-yokluk, hastalık-sağlık, aile-çevre vb. meşguliyetler  O’nun için de kaçınılmazdı. Ama O, hiçbirini işine engel bir mazeret olarak görmediği, görevini başkasına havale etmediği ya da “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” mealinde konuşmadığı gibi, hiçbir zaman birileri yapsın şeklinde bir anlayışa da sahip olmadı. Eğer öyle olsaydı, komutan olarak askerinin başında,lider olarak devletinin yöneti- minde ve inkılaplarının bizzat uygulayıcısı sıfatıyla başöğretmen olarak kara tahtanın önünde olur muydu?...

Atatürk “Türk çocuşu ecdadını tanıdıkça ,daha büyük işler başarmak için kendisinde güç bulacaktır” diyerek,bir milletin geçmişi ile geleceğini birleştiren,geçmişin hatıraları ile geleceğin daha iyi kurulabileceğini öğreten,aynı zamanda askeri zaferlerin kalıcı olması için ekonomik zaferlerle taçlandırılması gerektiğini vurgulayarak, toplumsal hayatı bir bütün olarak değerlendiren özgün bir anlayışa sahipti.

Atatürk çelikleşmiş bir azim ve inancın yanında, hedefe kilitlenen güçlü bir iradeye de sahipti.Eğer öyle olmasaydı,İstanbul’u işgal eden yabancı askerleri görünce “Geldikleri gibi giderler” diyebilir, harf inkılabını zamana yayalım diyenlere de “ya şimdi , ya da hiçbir zaman” cevabını verebilir miydi?...

O’nun ufku ve uzak görüşlülüğü, adeta zamanı ve sınırları zorluyordu. Eğer öyle olmasaydı, dağılan Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanan Türk topluluklarının bugünkü halini,o günlerden görebilir ve soydaşlarımız için hazırlıklı olmamız gerektiğine işaret edebilir miydi?...

Bütün bunlara rağmen O,üyesi olmaktan büyük gurur duyduşu Türk milletinin hiçbir ferdinden kendini ayırmadan “İki Mustafa Kemal vardır. Biri ben ,fani Mustafa Kemal,diğeri milletin daima içinde yaşattığı Mustafa Kemaller idealidir.Ben onu temsil ediyorum.Herhangi bir tehlike anında ben ortaya çıktıysam,beni bir Türk anası doğurmadı mışTürk anaları daha Mustafa Kemaller doğurmayacak mış Güç milletindir , benim değildir” diyecek kadar da mütevazi bir kişiliğe sahipti.

Değerli dostlar,

Her şey bir tarafa, insan tabiatında var olan, ama biyolojik olarak mümkün olmayan ölümsüzlük arzusu, ancak ölümsüz eserler bırakarak gerçekleştirilebilir. Buna göre Atatürk, en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyetini kurarak , bir faninin ulaşabileceği en yüksek mertebe konusunda da örnek olmuyor mu?...

Onun için diyorum ki;
Aziz Atam, seni anladıkça daha çok seviyor,sayıyor,gösterdiğin hedeflere ulaşma konusunda kendimize daha çok güveniyoruz.

Bu inançla,ölümsüz eserin Türkiye Cumhuriyetine,rengini şehitlerimizin kanından alan şanlı bayrağımıza,her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış aziz vatanımıza sahip çıkarak,dünya durdukça seni ve eserini yaşatmanın,her Türk için en büyük namus borcu olduğunu haykırır- ken,seni bir kez daha rahmet,minnet ve şükran duygularıyla anıyorum.

Zübeyir ÇÖMLEKÇİ
Bandırma Anadolu Lisesi Müdürü
Yorumlar

navruz navruz
2008-11-09 19:55:03

Yüreğinize sağlık hocam.  Çok güzel bir yazı  hazırlamışsınız.

Yorumlar Kapalı
 

Son Yorumlar

@Hüseyin Ali KINAÇ "Caminizi 25.03.2012 tarihinde gezip görmek nasip oldu.Gerçekten çok güzel bir..." devamı
@şevket "Yazı başka güzel,Kışı başka güzel bu Bozkır neden bu kadar güzel." devamı
@mehmet "Bozkırımızda bu tür faliyetlerin olması bir bozkırlı olarak gurur verici.Kan..." devamı

Yeni Katılanlar

imparator
ummuhan
konya42
alimeyre60
ahmet
sinan
kocatepe
alis
delikurt
macarlar

bozkir.net

Sitemizin içeriği Creative Commons 3.0 ile lisanslanmıştır.
İçeriğimizin yazarlarımız tarafından üretilen kısmı, ticari amaçlar haricinde kaynak gösterilerek kullanılabilir. Sitemiz hakkında detaylı bilgi için Hakkımızda bölümüne bakabilirsiniz.

RSS - Facebook - Twitter