Kim bilebilirdi ki;
Bir gün bir adam doğacak, günler gececek ve bu adam bütün dünyanın unutamadığı Mustafa Kemal Atatürk olacak.
Kim bilebilirdi ki;
Bu büyük, kudretine erişilmez, zekâsına dünyayı hayran bırakan insanın Türklüğü ve Türk olmanın onurunu dünyanın ayağının altından çekip alacağını ve dünyayı o büyük Türklük onuruyla ezeceğini.
Kim bilebilirdi ki;
O erişilmez sanılan batının, o büyük gelişmelerinden geri kalmış, yozlaşmış, yobazlaşmış, hasta adam diye tabir edilen daha çabuk ölsün diye ilaç niyetine bin bir türlü zehir içirilen, gırtlağına kadar batağına saplanmış, hiçbir yere hareket edemeyen Osmanlı Devleti'ni esaretten kurtarıp, yerine yeni yepyeni bir Türk Devleti kuracağını.
Kim bilebilirdi ki;
O zamana kadar hiçbir hiç kimsenin aklına gelmeyen Cumhuriyet denilen bağımsızlık prensipli, millet ve vatan odaklı, baskıcı olmayan halk merkezli yönetim biçimini tek başına kurup, kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyetiyle bütün dünyaya meydan okuyacağını.
Kim bilebilirdi ki;
O zamana kadar toplumda itilip kakılan her zaman hor görülen, her zaman geri planda kalan fedakar Türk Annesi'ne sosyal ve siyasal haklar vereceğini, ülkedeki toplumsal eşitliği sağlayacağını, ekonomik ve sosyal yenilikler yaparak çökmüş olan devrin ekonomisinin yerine yepyeni karma ekonomik sistem denilen müthiş bir ekonomik sistemini kurarak bütün emperyalist ülkelere kafa tutacağını, çocuklara ve gençlere her yıl coşkuyla kutlanan onlar için özel birer bayram hediye edeceğini, din ve devlet işlerini birbirinden ayıracağını, vatanın ve milletin geleceği için bütün engellere ve engellemelere rağmen tek başına yılmadan çalışacağını.
Kim bilebilirdi ki;
O'nun bütün çalışmalarını, yaptıklarını, nesillere gelecek olan yeni kuşaklara yani, biz gençlere öğretmek ve bizim için bin bir zorlukla açtığı bağımsızlık yolunu bize öğretmek için biz gençlere has bir hitabe hazırlayacağını.
Kim bilebilirdi ki;
Bu büyük adamın vefatından bunca yıl sonra bu hitabenin bütün okullarda ezberletilip, onun yolunun gerçekten belletileceğini.
Ama.
Kim bilebilirdi ki;
Ulu Önder Atatürk'ün bıraktığı bu rahatlık içinde, o çok güvendiği, kendinden bile üstün gördüğü gençlerin, yani bizlerin Cumhuriyeti, demokrasiyi ve bağımsızlığı korumak için canla başla çalışmak yerine derslerimize bile zamanında çalışmaktan aciz olacağımızı.
Kim bilebilirdi ki;
Vatanın ve ülkenin geleceği için duyarlı olup, ülke sorunlarıyla ilgilenip, yeteneksiz ve menfaatçi yöneticileri görüp onlar gibi olmamak adına ülkesinin bekâsı için çalışmak gerektiğini anlamak yerine; Internet kafelerde, sokaklarda amacı olmayan saçma mitinglerde, bize uymayan müziklerin ve adetlerin şırınga edilmeye çalışıldığı konserlerde, malum televizyon kanallarının Türk'ün gelenek ve göreneklerine uymayan edep dışı yarışmalarında, barlarda veya gece kulüplerinde sabahlayacağımızı.
Kim bilebilirdi ki;
Ulu Önder Atatürk'ün bin bir zorlukla tek başına kurduğu demokratik, laik ve sosyal devletin yapısını koruyup geliştirmek yerine, yine Ulu Önderimizin dediği gibi "dahili ve harici bedhahların" meydanı boş bulduklarını zannedip yerden mantar biter gibi bitmelerini göreceğimizi ve bölücülük çığlıkları atacaklarını, bu bölücülerin Atatürk'ün en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti'ni sistemini bozmak isteyen bölücülerin katlettikleri mübarek Mehmetçiklerin Şehit Tabutlarının günümüzde omuzlarımızda gözyaşı selleri ile sabırla taşınacağını.
Kim bilebilirdi ki;
Atanın gençliğinin bütün bunlar olurken, bunları görüp harekete geçmek yerine, damarlarındaki asil kanı Türk halkının ve vatanın bağımsızlığının vücudu için kullanmak yerine, yan gelip yatıp sadece kendi vücudu için kullanacağını.
Ama.
Ama Atam;
Biz senden, senin "Gençliğe Hitabe"nden öğrendik her Türk'ün ve her Türk gencinin kanının asil ve kudretli olduğunu.
İşte bunun için Atam;
Biz çaresiz değiliz. Senin bizlere dediğin gibi "bu ahvâl ve şerait içinde" aslında çare biziz. Çare TÜRK GENÇLİĞİ'dir.
Türk Gençliği içindeki seni bulduğu gün uyanacak atam!
Sen merak etme ve rahat uyu Atam.
Mübarek Şehitlerimizin kanıyla sulanan topraklarımızdaki Mevlânaların, Koca Yunusların ve Hacı Bektaşi Velilerin dualarıyla ayakta duran bu Aziz Vatan asla bölünmeyecektir. Şehitlerimizin kanıyla rengini bulmuş Şanlı Türk Bayrağı da asla göklerden inmeyecektir. Bunu içinde seni bulan "Bir Türk Genci" olarak hissediyor ve biliyorum. Onun için sen rahat uyu Atam.
Nazlı Nur tarafından yazılmıştır.
meyreli resul
2008-08-17 11:20:42
sayın NAZLI NUR soyadınız gibi hep böyle nur olur yaşarsınız inşaallah çok güzel bir çalışma çok güzel bir söylev olmuş elinize yüreginize saglık sagolun varolun. selam ve saygılarımla…
bizim eller
2009-02-03 21:36:47
sevgili hemşerim diyecek güzel söz bırakmamışınız