Oğuz Kağan’ın buyrukçusu (veziri) Kara Sülek’ti. Oğuz Kağan, onu bütün ulusun yurtçusu yapmıştı. Yurtçu bir ilden ötekine göçülürken Türk boylarına öncülük eden “kondurucu” ve “yerleştirici”lere denir3. Demek Torosların yörükleri Oğuz Kağan Destanı’na yabancı değillerdi! Orta Asya’da Sulek adında bir dağ da var. Bu dağ İrtiş’in kolu Ob’un Kuznetskiy Alatav’dan (Aladağ) çıkan Çulum suyunun Kuzeydeki kolunun yamacındaki dağın adıdır. Burada yaklaşık 400 x 200 metrelik bir kaya üzerine serpiştirilmiş Türk runik alfabeli yazıtlara, üzerinde bulunduğu dağ nedeniyle “u” harfiyle “Sulek Yazıtları” denilmiştir4.
Eski Orta Asya Türkçesi’nde “sü/su” “er, asker” anlamında
kullanılırdı. Osmanlı döneminde kullanılan “su-başı: kaymakam,
yüzbaşı” ve bu gün kullandığımız “su-bay” aynı köktendir.
Buna göre sülek; erce, askerce, ordulu, askerli anlamına gelmiş
olmalı. Bir Türkmen Türküsünde Sülek Yaylası şöyle anlatılır2:
“Alacabelinden aşar Süleğin yolu
Dipsiz gölde biter şu ipar gülü
Sene vardım, sene derim Ildızlı Dağı
Hep güzeller üstüne çekilip gelir
Tülülerin önü ala beşikli
Göktepe’ye sahraya dökülüp gelir
Yasıl ölen Göktepe, ay yasıl
Hep güzeller üstüne çekilip gelir
Üstü ala beşikli mayalar bütün sahraya dökülüp gelir
Gelesandra’yla Gurucadır şu Dağların eteği
Yenibazar’la Göktepe güzeller yatağı
Susambelinin yolları enerdir daşdır
Ağlamış ağlamış gelinler gızlar da gözleri yaştır
Ölüm Allahın emri ay sevdiğim
Ayrılık güçdür ay hey hey
Aman Beymuarı (Beypınarı) gürleyip çıkar
Gatran oluğu harlayıp akar
Gelinler Gızlar durmuş seyrine bakar.”
(İpar/Yipar: Güzel kokulu bir çiçek; misk. Toroslarda Geyik ve Tanrı Dağları’yla Dipsiz gölde biter.
Tülü (deve): iki hörgüçlü puğur ile Arap cinsi dişi deveden olan deve.
Yasıl: Yaslı(?)
Maya <Far. Maye: dişi deve
Ener: Çukur, engebeli?
Gelesandra / Gelesandros < Dalisandes: Ermenek’in 15 kilometre kadar güneydoğusunda, Ermenek Çayı’na kuzeyden katılan bir ırmağın birleştiği yerde Dalisandes adında eski bir Roma kenti var. Beyşehir’in doğusundaki şimdiki Fasıllar’ın eski adı da Dalisandos-Dalisa’dır.
Gatran
< Katran: Sedir ağacı
Aladağ:
Bu gün Hadim’in bir bucağı bu adı taşır. Ayrıca Orta Toroslar’da
Bolkar Dağlarının doğusundaki Aladağlar Anadolu’daki Aladağların
en önemlilerindendir. Orta Asya’da bir çok Aladağ vardır. Bunlardan
biri bu günkü Kırgızistan sınırları içinde bulunan Issıg-Göl’ün
(Issıg-Kul) batısında, Fergana Vadisi’yle Bişkek (Frunze)
arasındaki Kırgız Aladağı’dır. (Talas Aladağları).
Öteki de, bu günkü Kazakistan sınırları içinde bulunan Balkaş
Gölü’ne dökülen Yedi-Su Bölgesi’nin güneydoğusundaki Çungar
Aladağı’dır. (Cungar Alatau).
Arkıt:
Selçuklu ve Osmanlı çağlarında, Konya-Eskişehir güzergahı üzerinde
Ilgın-Akşehir arasındaki hanlardan birinin adı Argıt-Han’dı.
Argıthanı bu gün Ilgın’a bağlı bir bucaktır. Manas Han’ın
yurdu, Talas ve Narın Havzası’ndaki Çatkal ve Talas dağlarının
güney yamaçlarından çıkarak Balkaş Gölü’ne dökülen ırmaklardan
biri üzerindeki beldelerden birinin adı da Arkıt’tı. Özbek boylarından
birinin adı da Argıttır. Arkış eski Türkçe’de Kervan/cı, haberci
demektir3; 5; 6.
...Senir...
: Kara Senir adına Konya’nın ilçelerinden (şimdiki adı
Güneysınır) Çumra ve Bozkır’a bağlı iki köy (bu köyler
idari yönden birleştirilip Güneysınır adıyla ilçe statüsüne
kavuşturulmuştur) ile Amasya ve Burdur merkez ilçelerine bağlı
iki köyde rastlıyoruz. Bir de Isparta’nın Senirkent ilçesi var.
Orta Asya’da Kara Senir, Kem (Yenisey) ırmağına dökülen
Kemçik Çayı kıyısındaki Göktürk yazıtında geçiyor. Kaşgarlı
da, Barsgan Yöresi’nde aynı adda bir yer olduğunu bildiriyor. Senir
/ Senğir Türkçe’de dağın ucu, çıkıntısı; iki dağ arasındaki
sırt demektir7; 8.
Sapran/Sabran/Sebre/
=> Sopran? Bozkır’ın köylerinden, adı 1960 yılında Bağyurdu’na
çevrilen Sopran. XI-XIII. Yüzyıllarda Seyhun Nehri vadisindeki Oğuz
şehirlerinden birinin adı da Sabran’dı8. Eğer bu bir
ses benzeşmesinden ibaret bir rastlantı değilse, köyü kuranların
geldikleri yerin bir işareti olabilir.
Taş-Kend:
şimdi Konya’nın bir ilçesi olan Taşkent, Özbekistan’ın başkenti,
tarihi Taşkent’in adaşıdır.
Düşenbe:
Osmanlı çağında Alaiye Sancağına bağlı olan Düşenbe Kazası
Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’nin adaşıdır9.
Balgusan:
Korkuteli’nin üstündeki yaylalardan biriyle, Ermenek Yöresi’ndeki
Balgusan; Uygurların tarihi Kara Balgasun kentinin anısını yaşatmış
olmalıdır.
Göksu,
Aksu, Seyhan, Ceyhan: Toroslar’dan çıkıp Akdeniz’e
dökülen bu akarsular Doğu Türkistan ve Maverâ-ün-nehr’deki adaşlarının
adını taşırlar. Aksu doğu Türkistan’daki bir kentin de adıdır.
Aral gölü’ne dökülen Seyhan bu gün Kazakistan’ın, Ceyhan da
Özbekistan’ın sınırları içindedir.
Serik:
Antalya’nın bir ilçesi olan Serik, Uygur Türkçesi’nde sarı
anlamına gelir. Serik’e ilk yerleşenler, belki de Uygur Türkleriydi10.
Muz:
Ermenek’e bağlı Muz Vadisi Köyü’nün adı Doğu Türkistan’daki
Muzarat, Muz Davan, Muz Tarla’yı çağrıştırıyor. Muz eski Uygur
Türkçe’sinde «buz» demektir.
Balk(h)an Dağları: Orta Toroslar’daki, Balkan Dağları, Destanda Oğuz Kağan’ın kışlak olarak kullandığı Balkhan Dağları’yla aynı adı taşır. Bu adın yöreye egemen olmuş olan Karaman-Oğulları çağında ortaya çıkmış olması olasıdır. Çünkü Karaman-Oğulları, Anadolu’ya gelmeden önce Amuderya yakınındaki İlyalık’ın (Bu günkü Köhne Ürgenç’le Ürgenç Arasında) batısında ki Balkhan Dağları’nda yaşıyorlardı. Balk(h)an Dağları bu günkü Türkmenistan sınırları içindedir10; 11.
Barçın
... : Korkuteli’nin üstündeki Anamas Dağları’nda bir Barçın
Yaylası vardır. Maveraünnehir’de Karaçuk Dağları’nın batı
eteğinde, Seyhun’un Aral’a yaklaştığı bölümünde bulunan
bir Oğuz Kentinin adı da Barçınlıg Kend’di. Burada yaylayan Türkmenler,
oraya Türkistanda yaşadıkları şehrin adını vermiş olmalılar.
Barçın eski ve orta Türkçe’de ipekli, kadife kumaş demektir2;
6; 7; 8.
Hocendi:
Yavuz Sultan Selim çağında (1512-1520) Konya-Aksaray yolu
üzerinde, Obruk’la Sultanhanı arasında bulunan atçeken kazası
Hocendî’nin bu günkü Özbekistan’da Seyhun kıyısındaki
Hocend, (Hudsand / Hodzhend) şehriyle ilgili olduğu anlaşılıyor12.
Bir de Karaman Oğlu Mehmet Bey (öl. H. 824/M. 1424) çağında
Özbekistanın Hocent Kentinden gelerek Belviran’ın Kuzviran (Kuzören)
köyüne yerleşen, Şeyh Hocenti Hazretleri vardır13.
Hotan
/ Hoten: Gene Yavuz Sultan Selim çağında (1512-1520) Karaman’ın
kuzeydoğusundaki Akça Şehir’e yakın bir yerdeki Konya Sancağı
nahiyelerinden Derbend-i Hotan da, Doğu Türkistan’da Yarkent’in
güneydoğusundaki suyla aynı adı taşıyan Hotan şehrinin adaşı
olmalı. 1276 yılından önceki Ermenek sübaşısı Bedreddin İbrahim
de Hoten’li bir kadı’nın oğluydu12.
Tanrı
Dağları: Taşelinde, Taşkentin batısındaki Belenyurt beldesinin
Kuzey-batısında bulunan Tanrı dağı da (2408 m.) Issık Kul’un
(Isınmış, sıcak Göl) güneyindeki tarihi Tanrı Dağları’nın
anısını Yaşatmış olmalı1.
Kulu: Konya’nın İlçelerinden Kulu’nun adını, Yakutistan’dan Kuzey Denizi’ne dökülen Koluma Nehri’ne katılan bir suyla, aynı adı taşıyan bir şehrin adında görüyoruz. Bu bir rastlantı sayılabilse de, Türk coğrafyasının yayılma alanını göstermesi yönünden ilginçtir.
Kaynakça
1-Bilal Erdek, Bütün Yönleriyle Korualan (Gezlevi), Konya: Güney Ofset, !998, s. 3, 82, 83, 90
2-Mehmet Eröz, Yörükler, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1991, s. 52 n. 2, 3; 88 n.
1; 89 n. 2
3-Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar), Ankara: Türk
Tarih Kurumu Yayınları, 2. b. 1989, s. 523, 633
4-Leonid R. Kızlasov-İgor L. Kızlasov, Sayan-Altay Türkleri’nin Yeni Runik Yazısı, Çev.
Muvaffak Duranlı, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Ankara: TDK Yayınları, 1994, s. 85-136
5-Konya İl Yıllığı 1967, s. 78
6-Ahmet, Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, 3. b., İstanbul:Enderun Kitabevi, 1993,
s. 2, 13, 22
7-Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügat-it Türk Tercümesi, Besim Atalay, Ankara: TDK Yayınları,
1986, III. s. 360, 362; IV. s. 69, 505
8-Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik, Ankara, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları VII. Dizi-Sa. 137, 1994, s. 79, 80, 87, 88
9-Cevdet Türkay, Oymak, Aşiret ve Cemaatler, s. 195, 252
10-Mecit Doğru, Kafkasya ve Türkistan’ın Hâlâ Toroslarda Yaşayan Kültürü, Uluslararası
Folklör ve Halk Edebiyatı Kongresi, 26-28 Ekim 1984 Kongre Bildirimleri, Hazırlayan Feyzi
Halıcı, Konya Kültür ve Turizm Derneği Yayınları, Ankara: Güven Matbaası, 1985, Cilt I, s.
97, 495-497
11- A. Zeki Velidî Togan, Umumu Türk Tarihine Giriş, 3.b. İstanbul: İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Yayınları No. 1534 (Enderun Yayınları 7), 1981, s. 320
12-Faruk Sümer, Türklerde Atçılık ve Binicilik, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,
1983, s. 28, 29 n. 107, 34
13-Ahmet Şeref Ceren, “Konya Alibeyhöyüğü Kuzviran (Kuzören) Şeyh Hocenti Zaviyesi
Vakfiyesi” Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 5 (1999), s. 171
hsn aktuna
2008-07-02 20:14:41
Araştırma ve paylaşım için teşekkürler.
AliRizaOzaslan
2008-10-04 18:11:16
bilgilendirme,paylaşma adına şükranlar Bozgır’lım..